1 Eylül 2014 Pazartesi

Ben Eylülleri boş yere sevmedim

Beni hep bu havalar aşık etti. Hep bu havalar yeni cümleler, yeni hikayeler verdi kucağıma.

Çiçekler solarken Eylül'de açar benim yüreğim. Dallanır, budaklanır, uzanır ta nerelere, kimlere dokunur.  Gönlüm de, kalemim de kural, sınır, mesafe, ihtimal bilmez nasılsa.

Susmaz gönlümün kendini güzel sanan sesi. Durmaz, tükenmek nedir bilmeyen kalemim. Biri söyler. Diğeri yazar. Atlamadan her sözü diyebilmek için, dünya durmadan, ömür bitmeden yetiştirebilmek için çalışırlar.

Her duyguya tek tek itinayla uğrar, her birinin gönlünü yaparlar.  Bir hal hatır sorar, bir parça birşey çalar, koşa koşa döner yazarlar buraya.  Buraya dediysem kağıt, defter, dosya, klavye, kitap, duvar, boşluk farketmez. Yazar da yazar, yaşar da yaşar yüreğim.  Eylül gelmiş, durmak olur mu? Gecem gündüzüme karışır.  Çaylar kahveler birbirini uğurlar. Rengin her tonu, çiçeğin her kokusu, yazının her tipi, hayatın her şekli çalar da kapımı, hiç biri imzasını atmadan gitmez.  Ama hiç biri de yatıya eğlenmez. Hasretin, aşkın, sevginin, hüznün, kederin, acının, ayın, yıldızın, güneşin, ağacın, yeşilin, pembenin, mavinin, dalganın, rüzgarın, notanın, insanların ve ömürlerin acelesi vardır hep; beklemezler. Kalemime değenler, değil kalıcı olup benimle yaşlanmak, durup dinlenmezler bile. Şöyle bir uğrar, biraz oyalanır, biraz demlenir, aklımı başımdan alır giderler. Yüreğim takılır peşlerine. Ruhum hemen onu takipte. Uçar giderler. Gezer, tozar, coşar, birilerinin hayatına değer, onları ebeler, sobeler her Eylül tekrar yeniden bana gelirler.

Ben bu Eylülleri boş yere sevmedim ki...