8 Aralık 2016 Perşembe

İkinci Bölüm / Devlet Tiyatrosu Oyunu

 Devlet Tiyatrosu programı dahilindeki İkinci Bölüm oyununu, Cevahir Sahnesi'nde Kitap Ağacı üyeleriyle beraber izledik. Oyun sonunda konuştuklarımıza bakılırsa, hepimiz oyundan memnun ayrılmıştık. Aramızda oyunu ikinci hatta üçüncü kez izleyenler bile vardı.

İkinci Bölüm, eşini kaybetmiş bir adam ile eşinden yeni boşanmış bir kadının, hayatlarının yeni olan ikinci bölümlerini  nasıl kurduklarını anlatan bir oyun. Yazarımız Neil Simon, orta yaşın biraz üzerindeki ana karakterlerin yanına bir de evliliklerinden tatmin olamayan iki genç insanı da oyuna dahil etmiş. Zamanla benzer aynı sonlara doğru sürüklenen, bunu görmelerine rağmen görmezden gelen gençler, ana karakterlerin gençlik izdüşümü gibi.

Farklı yaşlardan iki çiftin yaşamını izlerken, yaşın isteklerinin, değişen amaçların ve düşüncelerin de vurgulanmış olduğunu görüyoruz. Olaylara farklı pebcerelerden, herkesin açısından farklı farklı bakarken, en çok da boşanma davasından dönüşte bir 'oh' diyen kadının, 

"yıllarca kendi sorumluluğumu almaktan korktuğum için katlandığım bu evliliği keşke çok daha önce bitirseydim." 

deyişi ilgimi çekti. Üstelik bunu kendi parasını kazanan, güzel, bakımlı, başarılı bir oyuncuyu canlandıran bir karakter söylemişti. Etrafımızdaki, sırf kendi sorumluluğunu üzerine almaktan korktuğu için, rahatı bozulmasın diye evliliğini sürdüren çiftleri düşününce, 1977'de Neil Simon'un birikim ve gözlemleri doğrultusunda yazdığını düşündüğüm bu oyun, evlilik konusunun uzun süredir insan kaynaklı, aynı sorunlar yaşandığını, rahat! uğruna ömrün nasıl da ziyan edildiği gerçeğini çarptı yüzümüze.



"Tüm Yollarım Sana Çıkıyor" adlı romanımda, ben de oyundaki ikinci, genç çitfimizinki gibi, evliliklerini ve hayatlarını sorgulayan bir başka çift olan Derin ve Deniz'in hayatını anlattığım için olsa gerek oyun bir başka ilgimi çekti.

Sahneyi bölerek, iki ayrı evi gösteren sıcacık bir dekor, tanıdık hikayeler, keyifli ve başarılı oyuncular, güzel bir müzik seçimi hem dinlendirici hem de, oyunculardan Ayşen İnci'nin asaleti, Şahin Çelik'in doğallığı ve samimiyeti, Veda Yurtsever İpek'in muhteşem enerjisi ve M.Lebib Gökhan'ın havai tavırlarıyla kendine özgü kahkahalar arasındaki dansı eşliğinde izlediğimiz İkinci Perde oyununu hepinize tavsiye ediyorum. Yönetmen Hidayet Erdinç'e de selam ederken, gidin, izleyin, düşünün, gülün, eğlenin derim.

Bu arada Devlet Tiyatrosu olduğu için, gişelerden ve internetten alabileceğiniz biletler tam 10 tl, öğrenci 6 tl

İyi seyirler...

13 Kasım 2016 Pazar

Tüm Yollarım Sana Çıkıyor




Kağıt, kalem ve kelimelere gönül vermiş biri olarak çocukluğumdan beri hayalim yazar olmaktı.
Hep yazdım, çizdim, bir şeyler karaladım.

Nihayet bir gün bu hayali sesli söyleme cesareti buldum kendimde ve bir kitap nasıl yazılırı öğrenmek için 2011 yılında Boğaziçi Üniversitesi'nde Murat Gülsoy'dan yazarlık dersleri aldım.
Bu seferde ne yazacağım derdi başladı. Yıllarca yazdım, sildim, düzelttim, beğenmedim başa döndüm. Ta ki, geçen yıl içime sinen bir hikaye yakalayana dek. Bu hikayeyi herkes okumalı, başkasının hayatını okurken kendi hayatlarını sorgulamalılar dedim.


Keyifle, merakla, ilgiyle okuyacağınızı düşündüğün hayalim ve emeğim bugün elimde. Sizlerin temin edebilmesi için de,
Dokuz Yayınları'ndan çıkan Tüm Yollarım Sana Çıkıyor,  İstanbul Tüyap Kitap Fuarı'ndan sonra şimdi de d&r mağazalarında, kitabevlerinde, d&rkitapyurdu ve idefix  gibi tüm internet kitap satış noktalarında.


Şimdiye kadar benim olan bu kitap, artık sizin. Tüm Yollarım Sana Çıkıyor ile ilgili yorumlarınızı, bu hikayenin üzerinizde bırakacağı etkiyi gerçekten merak ediyorum...




Sen benim faili meçhul olmayan yaramsın diyen Tüm Yollarım Sana Çıkıyor yaranızı önce acıtmaya, sonra da sarmaya geliyor...

Tüm Yollarım Sana Çıkıyor, bana hayırlı olsun, size de "keyifli okumalar" diyelim öyleyse...

                                         
                                       


Tüm Yollarım Sana Çıkıyor Tüyap İmza Günü

Ve hayal ettim gerçek oldu...

Nihayet o büyük gün geldi

İstanbul Tüyap Kitap Fuarı'nda imza günüm olduğunu çoğu zaman hep düşledim ve kitabım imza günüme ancak yetişti. iki sevinci bir arada yaşadım ve bu mutlu günümde sevenlerim beni yalnız bırakmadılar. 

13.11.2016'da hayatımın unutmayacağım günlerinden birini daha yaşamış oldum.











Dilim yaradana şükretmekten, hayata teşekkür etmekten, kalbim deli gibi atmaktan yoruldu. Ne güzel arkadaşlıklar kurmuşum, ne güzel dostlar biriktirmişim o gün daha iyi anladım. Yanımda olan herkese sonsuz minnet ve sevgilerimi bildirip, sayfayı o günün anısını her daim yaşatacak olan fotoğraflara bırakıyorum...

Buarda;
Tüm Yollarınız Vefayı bilen güzel yürekli insanlara çıksın...


 Beni en anlamlı günümde yalnız bırakmayan Kitapağacı Klübü arkadaşlarım, iyi ki varsınız.















                                         En kıymetlilerim, oğullarım, Enes ve Bera'm



                  Tanıdığım en güçlü kadın olan annem iyi ki varsın, iyi ki benim annemsin...



Tanıdığım günden beri Ayşen yazar olacak ve ilk kitabını bana imzalayacak diyen sevgili arkadaşım Yağmur Cengiz, her zaman desteğini hissettim. Teşekkür ederim...
















Fotoğrafların ve kitapla ilgili paylaşımların daha fazlası için facebook sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Yanımda olan, yanımda olmak isteyim de gelemeyen ama gönlü benimle olan herkese sonsuz teşekkür ederim....

7 Ekim 2016 Cuma

Fehim Paşa Konağı/ Tiyatro

Ekim ayıyla birlikte kültür, sanat etkinlikleri de başladı.

Şehir tiyatroları da bu hafta 2016-2017 sezonunun perdelerini açtılar. Hemen Turgut Özakman'ın yazdığı ve 1979'da kendisine ödül kazandıran Fehim Paşa Konağı'na bilet aldım ve nihayet dün akşam izledik ve beklediğimden daha çok eğlendik.

Farklı ve keyifli bir dekor ve müzikle perdelerin açıldığı oyunu, Kemal Kocatürk yönetirken, Pertev Bey'i de canlandıran oyunculuğunu ve şahsını pek sevdiğim Bahtiyar Engin anlatıyor.



Oyun Fehim Paşa Konağı'nın eski kabadayılarından olan ve on yıl önce bıçaklandıktan sonra kabadayılığı bırakan Rasim Baba'nın şimdilerde işlettiği kahvesinde başlıyor. Rasim Baba artık vaktini eski kabadayılık hikayelerini anlatıp, şimdilerde olan olayları keyifle dinlemekle geçiriyor. Kendi gibi kabadayı olmasını istediği tek oğlunun ise, Hacivat Karagöz gölge oyunu ve oyunculuk gibi işlerle uğraşmasına ve naif, narin, kibar haline üzülürken bir gün oğlu Yusuf'u Fehim Paşa Konağı'na götürüp kendi gibi bir kabadayı olmasını istemesiyle de işler karışıyor.


Babasının kabadayı olmasını istediği Yusuf, Fehim Paşa'nın eğlenmek isteyen karısı, kızı ve halayık ekibinin eğlendiricisi olduğu yetmiyor gibi bir de Fehim Paşa'nın kızına aşık olunca eğlenceli bir tesadüfler silsilesi başlıyor.




2. Meşrutiyet öncesinde Abdulhamit'in son dönemlerinde geçen oyunda Meşrutiyet öncesi 'hürriyet' kelimesini ağzına almaktan dahi çekinen saray yanlısı soyluların, Meşrutiyet sonrasında nasıl taraf değiştirdiği, aslında hepsinin gizli hürriyetçi olduklarını iddia etmeleri de hicivli göndermeler kahkahalar eşliğinde yapılıyor. Ayrıca halkın bir kahraman yaratabilme gücü de manidar bir şekilde sergileniyor.



Anlatım, dekor, ışık, kostümler, müzik ve oyunculuklar gerçekten muhteşemdi.
Havada asılı duran maket evler konakları temsil ederken, yine asılı duran dev cezve de kahveyi temsil ediyordu. kostümler yukarıdan bir iple askıyla iniyor ve sahneye göre her bir dekor sırayla ön plana çıkıyordu. Sahne ortasındaki koronun sessiz duruşu bile sahne için yetebilecekken, şarkılar da bir o kadar keyifliydi.






Oyuncuların kendi aralarında doğaçlama konuşmaları, esprileri, rahatlıkları da oyuna ayrı bir hava kattı.

Uzun zamandır bu kadar eğlenmemiştim. Oyun içinde her bir sahnede, içimden gidip oyunculara sarılmak geldi. Tabi ki oyun sonunda da ellerimiz acıyana kadar ayakta alkışladık.



Uzun kış gecelerinde tiyatro, emsali olmayan şahane bir etkinlik. Gidin, izleyin, eğlenin, gülün, öğrenin, düşünün. Gecenin sonunda iyi ki izledik diyeceğiniz bu oyunu kaçırmayın derim. Programa şehir tiyatrolarının sayfasından bakabilirsiniz

Keyifli Seyirler...

30 Nisan 2016 Cumartesi

İstanbul Modern Sanat Müzesi


Perşembe günü resim kursundaki arkadaşlar ve resim hocamızla Karaköy'deki İstanbul Modern Sanatlar Müzesi'ne gittik. İstanbul Modern, Türkiye’nin modern ve çağdaş sanat sergileri düzenleyen ilk özel müzesi. Tophane durağında, sahilde 8.000 metrekarelik bir alanda kurulu.
Süreli ve sürekli sergi, fotoğraf galerisi, eğitim salonları ve kütüphanesi mevcut. Giriş ücreti 25 tl, ama Perşembe günleri tüm gün boyunca, herkese ücretsiz.

Hadi müzeyi gezelim ;)
Güvenlik girişinden geçtiğimizde sağda güzel bir bahçe ve saat kulesi ile bu aşağıdaki çalışma karşıladı bizi. Solumuzda lebi derya;)





Merdivenlerden yukarı çıkıp da müzeye girdiğimizde, önce SANATÇI VE ZAMANI isimli sergi karşıladı bizi. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Ne içindeyim zamanın, ne dışında" sözünden yola çıkılarak hazırlanan on yıllık bu çalışma hakkında daha fazla bilgi isterseniz, sitenin sayfasındaki videoya da göz atabilirsiniz



31 Aralık'a kadar devam edecek olan bu sergide Modern ve çağdaş zamandaki sanatçıları harmanlayıp, içinde bulundukları zamanla eserlerin nasıl değişim gösterdiğini ve insanın şu anki zamanla sanata uyumu anlatılmak istenmiş.



                                                           NEŞET GÜNAL

                                                         YILDIZ MORAN

                                                     Bedri Rahmi Eyüboğlu






                              Murat Germen- Muta Morfoz serisi- İstanbul Zincirlikuyu
 Azade Köker- uzaktan orman resmi olan bu çalışmanın her tarafı aşağıda ki gibi kuru kafa figürü ile örtülü



Müzede çocuklar için atölye aktiviteleri vardı. Bunlara katılmak için ya çok erken saatte gelmeniz ya da rezervasyon yaptırmanız gerekmekte
SERVET KOÇYİĞİT- Kolaj çalışması

                                                      Balkan Naci İslimyeli


                                                              Taner Ceylan

MURAT PULAT


                                                Ömer Uluç - 3 Adam 4 Kadın



VAHİT TUNA
Gerçek kum üzerinde oturtulmuş maket adam, hoparlörden, ziyaretçilerin de duyabildiği dalga ve rüzgar seslerini dinliyor.

5 Haziran'a kadar ziyaret edilebilir olan; YOK OLMADAN sergisi

Doğa ve sürdürülebilirlik adına bir sergi;
Sergide Türkiye ve farklı coğrafyalardan yirmi sanatçı ve sanat grubunun resim, heykel, yerleştirme, fotoğraf ve hareketli görüntülerine yer veriliyor.









Bir diğer sergi 22 Mayıs'a kadar devam edecek olan  HABİTAT konulu fotoğraf sergisi;




Burada İstanbul Modern Fotoğraf Danışma Kurulu tarafından seçilmiş 13 sanatçının "Habitat" yaşam alanları üzerine fotoğrafları yer almakta. Çok güzel kareler vardı. fotoğraf bakmaktan ilk kez bu kadar keyif aldım. Şarjım az olduğu için fazla fotoğraf çekemedim





26 Haziran'a kadar devam edecek olan KONUTUN SERÜVENİ üzerine bir sergi;
GEÇ OLMADAN DÖN EVE



Barınma mekanlarımıza evlerimize odaklanan sergide de çok ilginç noktalar vardı. Yaşam alanı ve kullanım alışkanlıkları ile ilgili güzel konulara değinilmişti. Sokağa konulan bir salon berjerine oturup inşaat yapımını izleyen teyze, sokaklara asılan çamaşırlar, yüksek ve eski bir binadan tedbirsiz tamirat yapan adam, çatıların amaç dışı kullanımları, modern iki adamın sokağa halı sirkelemesi, gece kondu mahalleleri, lüks yüksek binalar, harabe yaşanılamaz hale gelmiş evlerdeki yaşamlar, evlerimizin günlük hali gibi hoşuma giden ve aklımda kalan pek çok güzel fotoğraf vardı. Gezmenizi tavsiye ederim.






Müzede ayrıca sinema ve performans sanatlarına dair etkinlik ve eserler ve performanslar, sinema gösterimleri de de mevcut. 




Ben İstanbul Modern'i çok sevdim. Gidin gezin derim.
Ve bunlar da gezip öğrendiklerimin dışında bana kalan anılar;