14 Ocak 2012 Cumartesi

PARİS'TE GECE YARISI

Karlı bir cumartesi gecesini eşimle evde film izleyerek geçirmeye karar verdik. Paris karelerini sindirirken sıcağı sıcağına filmi sizle paylaşmak istedim. Dvd'sini bir iki hafta önce sırf üzerindeki resme, renklere vurulduğum için aldığım Paris'te Gece Yarısı filmi muhteşem Paris kareleri ve kulakların pasını silen bir müzikle başladı. İlk saniyeden büyülendik. Bir türlü gidemediğimiz Paris seyahatini hızlıca tamamlamış olduk, tek eksiğimiz orada bulunduğumuza dair fotoğraflar diyebilirim. Konunun ilk kez kitabı çıkacak bir yazarın başından geçiyor oluşu ve film boyunca bir çok sanatçıya değinilişi benim için güzel bir sürpriz oldu. Paris sokaklarında gezmek ve oraya gittiğinizde neler yapabileceğinizi not etmek için hazırlanın diyebilirim, ben bu filmi çok sevdim. Bir kez daha izlemeyi düşünüyorum




Filmde Amerikalı nişanlı çift Gil ve Inez, Inez'in ailesi Paris'e gelirken çok sevdikleri bu şehri görmek için onlara takılıyor. Gil Paris'in büyülü havasına kapılıp, oraya yerleşme fikrini öne sürer. Bu şehrin üzerinde çalıştığı kitap için ilham vereceğini düşünmektedir. Yağmurlu havada Paris sokaklarında yürüyüş yapmak Gil'e müthiş keyif verirken nişanlısı için hiç bir şey ifade etmiyordu. Inez ve Pariste karşılaştıkları arkadaşları şarap tadımından sonra dansa giderken sarhoş olduğunu düşünen Gil yürüyerek otele gitmeye karar verir. Paris sokaklarında kaybolunca dinlenmek için kilisenin basamaklarına oturduğunda gece yarısı çanı çaldı ve eski model bir araba kilisenin önünde durur. Bindiği bu arabayla kahramanımız kendini yaşamayı arzuladığı 1920 Paris'inde bulur. İlham aldığı kişilerin, eski sanatçıların içinde bulununca şaşkınlık içinde kalır ve sarhoş olduğunu düşünür. Çünkü yazar F.Scott Fitzgerald ve kendi gibi yazar olan eşi Zelda Fitzgerald ile tanıştığı partide tanıdık gelen müzikte, piyano başında Cole Porter vardır.
Film boyunca her gece yarısı kilisenin önüne gelen eski arabayla geçmişe giden Gin vasıtasıyla filmin yazarı ve yönetmen Woody Allen, insanın hep geçmişi arzuladığını, ah şu tarihte, şu zamanda yaşasaydım dediğini, ama o zamanda yaşama fırsatı olduğunda da bir önceki tarihi arzulayacağını göstermektedir. Film biraz sanatçı tanımak gerektiriyor. Çünkü geçmişe gittiğinizde etrafınız bu sanatçılarla doluyor. Ama korkmayın, filmin gidişatından çıkarabiliyorsunuz, kopukluk olmuyor. Biz bu isimlerin bir kısmını tanısak da aralarında tanımadıklarımız da vardı. Eğer izlemediyseniz şu isimlere bir göz atın derim. Son
olarak 64. Cannes Film Festivalinin açılışında da gösterilen bu filmi izlemelisiniz
*Ernest Hemingway           *Zelda ve Scott Fitzgerald
*Pablo Picasso                  *Salvador Dali
*Cole Porter                      *T.S.Eliot
*Edgar Degas                    *Paul Gaugin
*Gertrude Stein                  *Paul Gaugin
*Juan Belmonte                  *Man Ray


7 yorum:

  1. edebiyatla sinema pariste elele...çok güzel filmdi..

    YanıtlaSil
  2. kesinlikle öyle, müthiş manzaralar ve müzik de cabası. Hiç bir karesini unutmak istemiyorum;)

    YanıtlaSil
  3. hımm ilgimi çekti benlik bir filmmiş biz de izlenecek filmler listemize ekleyelim o zaman :)

    YanıtlaSil
  4. filmi izleyeceğim . bu roman nedir peki sık sık bahsedilen . senin bahsettiğin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. önclikle bloğuma hoş geldiniz;)
      filmden bahsediyorsanız,hikayenin kahramanı yazar olmak isteyen, ilk romanını yazan biri...
      genel olarak blogdaki roman muhabbetinden bahsediyorsanız,şu ara elimde tamamlamaya çalıştığım bir roman projem var,umarım yazdan önce biticek;)

      Sil
  5. Filmi bugün izledim..bloguma, izler bırakanlar bölümüne eklemek isterken blogunuza ulaştım. İzninizle yukardaki yazınızı bağlantı olarak veriyorum. Sakıncası varsa, kaldırırım tabii ki:)
    Ve filmi çok sevdim..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @hayatInortasında tabi ki hiç bir sakıncası yok, seve seve;))
      Buarada bloguma hoş geldiniz, umarım begenmissinizdir. Gerçi buara biraz ilgisiz kaldi ama yaz modu, idare edin;)
      Sevgiler

      Sil