SİNEKLERİN TANRISI / WILLIAM GOLDING

2011'in okuduğum son kitabı Modern Klasikler dizisinden biri olan Sineklerin Tanrısı. Mina Urgan çevirisindeki Nobel Edebiyat Ödüllü İngiliz William Golding'in 1954'de yazdığı romanını okumakta geciktiğimin farkına varınca bu açığı kapatayım dedim. Uzun hikaye olan Sineklerin Tanrısı hep saf, masum, temiz olarak addedilen çocukları kötünün de var olduğu dünyada gördüklerinden etkilendiği, yoğrulduğu çocukların içlerindeki kötülük vurgulanarak yazmış. Alışılanın o kadar dışında bir şey olan bu sebeple olsa gerek basıldıktan sonra dünyaca üne kavuşacak olan Sineklerin Tanrısı kitabıyla William Golding baş vurduğu 20 yayın evinde reddedilmiş. Konusunu bilmeyeniniz yoktur sanırım. Bu sebeple yazıyorum. Avrupa'da çıkan savaş sebebiyle bir grup çocuk korunmak amacıyla Amerika'ya gönderilirken uçak saldırıya uğrar ve inanılmaz güzel bir adaya düşerler. Mercan Adası gibi bir yer burası diye keyifle kurtarılmayı planlayan çocukların, küçüklerin hayallerinde yarattığı canavarların korkusu ve büyüklerin liderlik uğruna masumiyetten vahşiliğe geçişleri anlatılıyor. İçlerinde iyiyi, doğruyu, kuralları benimseyenler olsa da, adaya düşen bu çocuklar liderlik uğruna gruplaşıp dost kaybetmeyi, düşman kazanmayı, hatta öldürmeyi göze alarak  gerçek dünyada yaşanılanları kendilerince yazıp oynuyorlar. Olacakları zaman zaman tahmin etseniz de çocukların yapabileceklerini merakla okumaya devam ediyorsunuz. Ben okumakta geciktim, siz gecikmeyin derim. Filmi de olan Sineklerin Tanrısı'nı okuduktan sonra özellikle siyah beyaz olan film versiyonunu izlemenizi tavsiye ederim. Kitap sonundaki Son Söz'de ise Mina Urgan'ın cümleleri çok yerinde ve değerliydi. Okunmaya değer son sözlerden biri.