26 Aralık 2011 Pazartesi

BABA VE PİÇ/ ELİF ŞAFAK

Fransızlar'ın sözde Ermeni soykırımı ile ilgili yasa tasarısı, Türkiye'nin karşı çıkışı, boykot etmeler gündemde olunca Elif Şafak'ın daha önce okuduğum Baba ve Piç kitabını hatırlattı bana. Yazar'ın 2006'da çıkan bu kitabı AŞK'dan sonra okuduğum ikinci eseri. Biri Amerika'da yaşayan bir Ermeni, diğeri Türkiye'de yaşayan bir Türk. Birbirinin emsali iki genç kızın kesişen tesadüfi hayatlarında Türk-Ermeni ilişkilerine her iki cepheden bakılmış, Amerika'daki Ermeni diasporası ile Türkiyede'ki Türklerin birbirlerine bakış açıları Kazan ve Çakmaçıyan aileleri arasında incelenmiş. Türk -Ermeni sosyal yaşamı incelenmiş. Türklerle Ermeniler arasındaki ortak kültürlere değinilmiş. 
Kitap yorumlamak adına; Elif Şafak ensest bir ilişki gölgesinde büyüyen hikayesinin sonundaki kan bağı ve tesadüfler çok abartılı gelmekle beraber kitabın başındaki küfürler de sırf bir karakter çizmek adına gereksiz fazla geldi, diyebilirim.
 Bunlar dışında kitabı beğenmekle beğenmemek arasında kaldım, çünkü bir Türk olarak beni rahatsız eden, kabul edemeyeceğim cümleler oldu.Lakin Şafak öyle bir merak uyandırmıştı ki, ön yargı kurbanı olup da kitabı elimden bırakamadım. Bu cümleleri ve kitabı araştırırken Şafak'ın bu kitapla ilgili dava edildiğini, 21 Eylül 2006 tarihinde Beyoğlu Adliyesi'nde görülen davada "suçun yasal unsurlarının oluşmadığı ve delil bulunmadığı" gerekçesi ile beraati ile sonuçlandığını öğrendim. Davada belirtilen cümlelerle altı çizili cümlelerimin ortak oluşunu şaşkınlıkla fark ettim. Bunları paylaşmak ve yorumu size bırakmak istiyorum; 
1...Bütün akrabalarını 1915'te kasap Türklerin ellerinde kaybetmiş soykırımzede bir sülalenin torunuyum (Sayfa 63)
2... Sen kalk gel Ortaasya'dan, dal dosdoğru Anadolu'nun bağrına, sonra bir bakmışsın her yerdeler! Orada yerleşik olan milyonlarca Ermeniye ne oldu peki? Asimile edildiler! Eridiler! Yetim bırakıldılar! Sürüldüler. Mal mülklerinden oldular! (Sayfa 65.
3... Sıradan Türklerle ne konuşacaksın eğitim görmüşleri bile ya Milliyetçi ya cahil (Sayfa 130)
4... Ayaşta sağ kalan olmamış Çankırı'ya götürülenler de peyder pey öldürülmüşler... Sopalarla, balta saplarıyla dövülmüşler. Bazıları açlıktan ölmüş bazıları da öldürülmüş (Sayfa 170-171)
5... Türklerdi 1915'te bunları Ermenilere yapanlar (Sayfa 172)
6... 1909 Adana katliamlarından ya da 1915 tehcirinden... bunlar sana bir şey hatırlattı mı? Ermeni soykırımı diye bir şey duymadın mı hiç? (Ssayfa 185-186)
7... Toprağımızdan kovulduk, eşyalarımızdan olduk, hayvan muamelesi gördük, koyun gibi kesildik. Doğru düzgün haysiyetli bir ölüm bile esirgendi bizden. (Sayfa 192)
8.... Erkek bırakmıyorlar ortada. Silah arama bahanesiyle Ermenilerin evlerine girip sonra da yağmalıyorlar"



Dava açılan bu cümlelerin dışında dikkatimi çekenler ve yazarın olaya Türk cephesinden bakış cümleleri de vardı;
 1....belki de kendine acımak Ermenilerin sık sık yaşadığı bir derttir, sonucuna vardı... (sayfa185)

 2...."toplu histeri diye bir şey varsa toplu hafıza diye bir şey de vardır. Ermenilerin histerik olduğunu filan söylemiyorum, yanlış     anlamayın....Bir hikayeyi tekrar tekrar dinlersen, anlatıyı içselleştirirsin.İçselleştirdiğin anda da başkasının hikayesi olmaktan çıkar. Hatta hikaye bile olmaktan çıkar, gerçek olur, senin gerçeğin. Kendi gerçeğinmiş gibi canını dişine takıp mücadele edersin. Bu yüzden yirmisine gelmemiş bir sürü Ermeni-Amerikalı, dedelerinin ninelerinin anlattıkları hikayeleri bu kadar derinden yaşıyorlar. Zamanda donmuş bir anlatı...." (sayfa 217)

 3....Ama o zamanlar savaş zamanıydı iki taraftan da insanlar öldü Ermeni isyancıların ne kadar Türk öldürdüğünü biliyor musun? Hikâyenin öteki tarafını düşündün mü hiç? Eminim düşünmemişsindir. Acı çeken Türk ailelerine ne diyeceksin?... Türk Devleti bile yokmuş (Sayfa 215)

 4....Ermeni iddiaları abartı ve çarpıtma üzerine kurulu, yapmayın bazıları iki milyon Ermeni öldürdüğümüzü bile söylüyor. Aklı başında hiçbir tarihçi bunu ciddiye alamaz (Sayfa 216)

 5....Küçük Şuşan'ı yakınlardaki bir Türk köyünden iki kadın buldu... Altı ay boyunca bu ana kız ona kendi çocukları gibi baktılar (Sayfa 247)

 6....Günümüzde Türklere laf eden bir sürü Ermeninin olması, Osmanlıların onları fazla rahat bıraktığının açık bir kanıtıydı (Sayfa 269)

Davayla ilgili Elif Şafak'ın ifadesinde, 'bu kitabı yazmaktaki amacının Türklüğü aşağılamak değil tam tersine Türkler ve Ermeniler arasında insancıl ve barışçıl ortamın yaratılmasına katkıda bulunmak olduğunu, romanın edebi bir eser niteliğinde tamamen kurgusal ve hayal ürünü olduğunu söylemektedir'' bilgisine de ulaştım,yorum sizin

5 yorum:

  1. ...traigo
    sangre
    de
    la
    tarde
    herida
    en
    la
    mano
    y
    una
    vela
    de
    mi
    corazón
    para
    invitarte
    y
    darte
    este
    alma
    que
    viene
    para
    compartir
    contigo
    tu
    bello
    blog
    con
    un
    ramillete
    de
    oro
    y
    claveles
    dentro...


    desde mis
    HORAS ROTAS
    Y AULA DE PAZ


    COMPARTIENDO ILUSION


    CON saludos de la luna al
    reflejarse en el mar de la
    poesía...




    ESPERO SEAN DE VUESTRO AGRADO EL POST POETIZADO DE FLOR DE PASCUA ENEMIGOS PUBLICOS HÁLITO DESAYUNO CON DIAMANTES TIFÓN PULP FICTION, ESTALLIDO MAMMA MIA, TOQUE DE CANELA ,STAR WARS,

    José
    Ramón...

    YanıtlaSil
  2. Uzun zaman önce okumuştum ve o zaman beğenmiştim kitabı. Üstüne epey tartışmalar yaşandı. İskender hariç tüm kitaplarını okudum ama şimdilerde E.Şafak kişisel olarak itici geliyor.
    Bir de yeni kitap kapaklarını hiç sevmedim.Baba Ve Piç ile özellikle Araf'ın eski kapakları çok daha güzeldi.

    YanıtlaSil
  3. Elif Şafak'ın bir kapak sorunu var maalesef.O kadar ki, İskender'i almayı çok istememe rağmen, her seferinde kapağın iticiliğinden dolayı vazgeçtim. Eşim alıp gelmese uzun bir süre de alamazdım. Elime almak içimden gelmese de şu an kitaplığımda okunmayı bekliyor. Firarperest'i de sırf ticari amaçla gazetedeki yazılarını toplayıp kitaplaştırdığı için almadım

    YanıtlaSil
  4. Baba ve Piç Elif Şafak'ın en güzel eserlerinden (Pinhan'ın yeri çok ayrı) ve mutlak surette tavsiye ettiğim bir kitap. Zamanında çok tartışıldı kitap fakat ben kurgu olduğu için yazdıkları yüzünden yargılanmasına üzüldüm. Hemfikirde olmadığımız bir eserle karşılaştığımız zaman edebiyatın bize en büyük katkısı hazmetmektir oysa ki. Elif Şafak'ın ne anlattığından ziyade insanı sürükleyen kıvrak dilini daha çok seviyorum ve dikkate değer buluyorum. Malesef Elif Şafak Doğan Kitap'a geçtikten sonra fazlasıyla gündemde yer bulmaya başladı ve bu medyatiklik 'eski' Elif Şafak okurlarında hayal kırıklığına sebep oldu. Firarperest'i almanızı tavsiye ederim. Ticari kaygılarla bir araya getirildiği doğru fakat içerik olarak yazılarının çoğu edebi kıymeti olanlar arasından seçilmiş. Fakat bir Kağıt Helva faciası var ki sormayın... Çok kızmıştım ilk zamanlar... Arkadaşım hediye etmese hayatta almazdım. Zaten İskender'in kapağının fazlasıyla itici olduğu konusunda çoğu kişi hemfikir. Metis'teki Elif Şafak'ı özlüyorum. Zaten yukarıdaki Baba ve Piç kapağını görünce çok yabancı geldi bana. Bunu okudum çünkü ben http://www.tufeyl.com/wp-content/uploads/c025b2816682d5755b38f091d1c809ae.jpg :)

    Yorumun uzunluğuna bakılırsa en kısa zamanda Elif Şafak okuyup blogda paylaşmalıyım! Uzun yorum için kusura bakmayın :)

    YanıtlaSil
  5. O.Ali;)senin gibi yazıya da gönül veren değerli bir okurun tavsiyesini es geçemem, firarperesti yazdım bir kenara. İskender'i de bu yıl okuyacağım. Yayın evlerinin stratejileri doğrultusunda isim yapmış yazarların bile konum değiştirebilmesi bir yazar adayı olarak gözümü korkutuyor açıkçası.
    Dip NOt: Kapak seçimine dikkat etmeliyiz,çok etkili

    YanıtlaSil