14 Aralık 2011 Çarşamba

BİR DE BAKTIM YOKSUN / YEKTA KOPAN

Mahallenin kedisi Goncagül'ün kaybolmasından sonra kahramanımızın onu bulmak için tüm mahalleyi dolaşması ve sonunda çocukluk anılarının toplandığı Yeşil Ev'e ulaşmasıyla başlıyor 6 öykülük 160 sayfalık kitap. Öykülerin isimleri; Sarmaşık, Portobello 22, Kırmızı, Battaniye, Kertenkele, İyi uykular. İlk öyküde kahramanımız Goncagül'ü unutup ölen babasıyla diyalog kurup, konuşabildiği bir mekana dönüştürüyor zihninde Yeşil Ev'in yeşil bahçesini. Yekta Kopan'ın tüm kitaplarında babaya gönderme mutlaka vardır. Ama okuduklarım arasında baba temasının en yoğun işlendiği kitabı  Bir De Baktım Yoksun. Diğer öyküler tamamen bağımsız gibi görünse de bir bütünlük söz konusu, zaman zaman baba figürü gerilerden takip ediyor, bazen de tam ortasında duruyor. Kopan bu kitabıyla 2010 Yunus Nadi Öykü Ödülü ve 2010 Haldun Taner Öykü Ödülü'ni kazandı. Hak etti deyimi daha bir layık olur sanırım. Kitap konusunu vermeyi sevmiyorum, bazen okuma hevesini öldürebiliyor, kaldı ki bu bir öykü kitabı. Ancak şunu söyleyebilirim ki, tüm öykülerde kaybedişin ardından yaşanılan boşluk doldurma çabasını sezeceksiniz. Yazma eylemiyle de bire bir etkileşim içinde bulunan biri olarak bir çok altı çizili cümlem oldu. Yekta Kopan çaktırmadan yol göstermiş sanki yazmayı düşünenlere, üstü kapalı taktikler gördüm satır aralarında. Onların dışındaki sevdiğim bir kaç cümleyi paylaşmadan önce kendinize bir iyilik yapıp bu kitabı okuyun demek istiyorum.

"Zamanı dondurma yeteneği olan bir ressamın yağlı boya tablosu gibi kalakaldık"

"Babamdan sonra kendisini iyice ruhani evrene vermiş, doksan dokuzluk tesbihinin dökülen tanelerini zeytin çekirdekleriyle tamamlayan bir annenin, gençlikteki heyecanını yitirmiş arkadaşların, eski çağların ya da uzak ülkelerin romantizminden çok uzak bir mahallelinin karmaşası içinde bir garip noktalama işaretiyim artık. Babam gitti. Melek de gitti."

"Babam herhangi bir duygu, karşı konulmaz sel misali aklının duvarlarına çarpa çarpa akmaya başladıysa ondan kurtulmak için yazmak zorundasın, derdi"

"...uzun bir cümlenin içinden geçer gibi geçtik İstiklal'den."

"İnsanın kendisine acımasından daha kolay ne var ki?"

"Hannibal'ın filleri resmi geçit yapıyor beynimde, derdi babam, çocuk aklımla ne demek istediğini anlamazdım; ne balı, ne fili, ne resmi? Fillerini merak etme baba, onlara iyi bakıyorum. Şu anda gürültülü, pis kokan bir taksinin ön koltuğunda beynimde tepişiyorlar."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder